19.1.08

Ben kadınım



Soğuk bir oyun gibi başlangıç yapmak gerekti bu konuya, en güzel özeti verebilmek için. “En zor tarafı bir parçası olmayıp, gitmesine izin vermektir. En zor kısmı budur.”

Sanıyor musun ki, kolaydı benim için, böyle bir günaha karşı koymak? Belki seni değil senin yarattığın şüphe ve çelişkileri sevdim. Belki sadece kendimden ve kendi yarattığım çatışmasız ortamdan bıktım ve yeni bir çıkış yolu aradım. Ama başından beri biliyorsun, ciddi değildim. Aklımın başında olduğu çoğu zamanlar senin için de benim için de çok hayırlı olan o mesafeyi koydum. Ama bazı güneşli günlerde mesafesizliğe karşı koyamadım. Sen bu güneşli günlerde benden bir sinyal almanın heyecanıyla ışıldadın. Ben ise hala birinin gözlerini ışıldatabildiğimi görüp kendi karanlıklarımı şaşırttım. Ama başından beri biliyordun, ciddi değildim.

Hakkımda hiçbir şey bilmemene rağmen üzerime gelmeyerek bana en büyük iyiliği yaptığını söyleyebilirim. Zira, öbür türlü olayların ne kadarlık kısmı benim kontrolümde gelişirdi bilemem. Hayır, sakın bir kontrol manyağı olduğumu düşünmeyin. Hatta kontrolün ve düzenin yaratıcılığımı kısıtladığına bile inanırım. Ama sebeplerim var.

Sandığın kadar güçlü değilim. Ama bu bahsettiğim güç, senin gibi mıy mıy mıy ben zayıfım, hatta alın onlarbenim’de yer alan zayıflıklarım diyerek haykırılan bir güç iddiası değil. Çünkü sen hep güçlü görünüyorum ama aslında zayıfım diyerek, üzerine bir de eline klavyeyi alıp kendi zayıflıklarından bahsederek başka bir güç gösterisi yapıyorsun. Aslında, bir yandan sürekli tüm bu anlatılanları gözlemleyecek ve açıkça başkalarına itiraf edecek kadar güçlü ve benliğine hakim olduğunu kafamıza kafamıza vuruyorsun. Bundan ötesinde kelimeler teferruat kalıyor. Ama varsın olsun, seni okumayı seviyorum. Zira ben de öyle olsam ben de aynı şekilde davranırdım.

Peki nedir bu bahsettiğim güçsüzlük? Seninle aramızdaki en bariz fark, ben hayata ve dünyaya uyum sağlama isteği ile kendi habitatımı yaratmaya gönüllüyüm. Zira şu an, kendi evim, eşim, aşım var. Kendi dünyası ile gerçekliği kavuşturabilmiş dimdik bir başım var. Zamanında herkes gibi ben de yaralandım ve her yaradan güçlenerek çıktım. Hayalleri seçtim, hayatı kötüledim. Ama ne zamanki dünyayla barışmayı ve sabitlikten zevk almayı seçtim, o zaman beyaz tenime tekrar kan getirdim. En sonunda vardığım noktada sessiz kalacak ve gücümü göstermeyecek kadar olgunlaştım. Çünkü gücün en bariz olduğu yerde kendisini hissetmeye mahal verecek bir durum olmaz. Bu durumum gaddar ve soğuk bir insanmışım gibi algılanmasın. Ki hala birisi ‘O’ndan bahsederken yüzüm kızarıyor. Hala bir başkası hakkımda yanlış bir şey düşündüğü zaman düzeltme ihtiyacı hissediyorum.

İşte bahsettiğim güçsüzlük de bu zaten. Kendimden kaynaklanan değil kendimi ifade ederken dışardan kaynak alan bağlar beni güçsüz kılıyor. Daha somut konuşmak gerekirse, beni hayata, dünyaya ve gerçekliğe bağlayan şeyler var. Senin gibi hayal dünyamın orgazmik yapısı ile övünmüyorum. Zira tam da beni bu hayata bağlayan şeyler dünyamı çekilir kılarken diğer yandan beni güçsüz yapıyor. Gücüm oranında istediğim gibi hareket edemiyorum. Adından belli, bağ bunlar. Üzüm bağı değil.

Gücüm olmazsa nasıl cesaret edebilirim? Yıllarca emek verip, keskin uçlarını törpülediğim bu bağları nasıl atıp senin karşına çıkabilirim? İçten içe benim için en uygun insan olabileceğin ya da senden nefret edeceğim çelişkisini yaşarken ve hangisinin gerçek olduğunu sorgularken, ne cüretle kendisi hayallerinde mi yoksa gerçeklikte mi olan bir adamın kollarında mutluluk arayabilirim? Seni ne kadar tanıyorum ki?

İşte bu nedenle, evvel zaman önce, bu paragraftaki şu kadar sayı soru azalsın diye sonuncudan başladım azaltmaya. Ayağa kalkıp, seni tanımaya çalıştım. Tüm bu süreçte kendimi bazı şeylere kaptırmamakta çok başarılıydım. Zira dizlerimin bağlarını çözmeni istesem de hayat bağlarıma dokunmana izin veremezdim. Bu nedenle hep iyi bir arkadaş olacağını umdum. Komik, neşeli, akıllı biraz da şapşal. Ama bunun mümkün olmayacağını biliyordum, bilmeme rağmen tanıma arzumu dindiremiyordum. En büyük umudum hakkındaki öngörülerimde yanılmış olduğumu görmek ve dışarıdan hiçbir müdahaleye gerek kalmadan seni silip yoluma devam etmek. Silemeyeceğimi gün geçtikçe anlıyorum. Arkadaş olamayacağımı da. Sevgilin olmak mı? Asla.
Son umudum kaldı bayan. Bir şekilde benden vazgeçmeniz. Güçsüzlüğümün kaynağı olan bağlarımı görmenize rağmen direndiniz. Umarım benim direncimi denemezsiniz.

İşte bunları yazarken ben adamım dediniz. Bir nebze korkularımı elediniz. Ben adamım demek kolay. Bunca zaman içimi kemiren bir kurt… Sıkıysa bu sorumluluğu sırtlan. O zaman anlarım ki sen hayallerimdeki kaplan. Ama şimdi görece rahatım. Sen ben adamım deyip benden kurtulunca, ben de bu çelişkilerden kurtuldum. Artık hayata ve dünyaya çok daha mutlu bir yüzle bağlıyım.

Ben kadınım. Beyim ne derse onu yaparım.

6 yorum:

goksin dedi ki...

benim için binbir gizem tasisa da çok sıkı bir metin olmus gerçekten. umarim ilginç getirileri olur.
özne-bilinç mücadeleleri ve içgörü samimiyetinin güç gösterisi izdüsümlerini de büyük begeniyle takip etmekteyiz, ellerimizde hazir çorba fincanlariyla...

Adsız dedi ki...

(excusemylanguage-I'm too tired to translate my brain now.)

I won't brag about having some pre-shadowing, clarifying knowledge about this one. I already did that in the previous sentence.
see it was groundless for you to hesitate in the first place. because you have no idea about why and how I related this piece to my self. yes, deeply felt.

Adsız dedi ki...

Video eksik ama. O da okuyucudan olsun: http://www.youtube.com/watch?v=V3gp7B8WC4Q
iyi,kötü,çirkin ayrıca ciddi,komik ve esrarengiz. Pekçokkarakterli.

goksin dedi ki...

inanilmaz bir okuyucu videosu seçimi! serbest çagrisim geregi (özellikle ukulele nedeniyle) ve sarki sözleri de yaziyla izleksel (tematik) benzerlikler tasidigindan ben de su öneride bulunuyorum:

http://www.youtube.com/watch?v=XJgfvp59ExQ

Durukan Dudu dedi ki...

Bir arkadaşımın listesinde gördüm abi seni tesadüfen, "bir bakayım" dedim, "a blog da varmış, ona da bakılır" dedim, dedim de dedim.
Şimi de bu yorumu yazdım mesela, neden yazdım pek de bilmiyorum ama. Sandığımdan (muhabbetimiz de yok ama, ne kadar sanabilirsem artık) farklı bir insan olduğun/olabileceğin düşüncesinin kıpraştırdığı bir gereklilik sanırım bu. Ve evet, sadece yazdığından yola çıkarak yaptım bunca temelsiz tespiti.

136 Durukan (Dudu)

Adsız dedi ki...

"eğer erkek ve kadınlar o kısacık düşlerini yaşamaya kalkışsalar, her hayal bir kovalamaca, bir aldatmaca, bir anlaşmazlık, karşıtlık ve baskı hikayesinin yaşanmaya başlayacağı bir insana dönüşürdü ve hayallerin atlıkarıncası duruverirdi."
italo calvino