13.11.12

Ben Denis


Kol Um Giersen’in mektubu pek etkileyici degildi benim icin. Fakat yine de bir hatirlatma oldu, birkac kelamim var daha benim. Ben derken yanlis olmasin, yine onlardan biriyim. Ama derdim adil blog’dan yana, takip edenler bilir, daha once yarida kesilmisti ilk girisimim.

Nerede kalmistim? Hah! Yasadigim dunyayi anla(t)makta zorlaniyorum, diyordum. Ne zaman kolaydi ki diye soranlari duyar gibiyim; ergen ergen konusma bee diyenleri kulak ardi eder gibiyim. Ama bir facebook status’u kivaminda birakmak da degil niyetim. Gelin neden anlamadigimi anlatmak istedigimi anlayalim.

Herseyden once, ne anladigimi anlatmak icin neden oncelikle ne olmadigini anlatmak ya da ne olabileceginin farkinda oldugumu belirtmek zorunlulugunu hissediyorum. His degil tabi ki bir onceden varsayma. Bircogumuzda da mevcut, formlari ya da performanslari farkli olsa da.

Demek ki cok sey biliyorum dunya hakkinda, cok bilmek istedigimden degil sadece cok farkli gorusler duymusum daha once, istesem de istemesem de. Hani bu bilgiler nereden geldi bir fikrim yok. Azicik arastirirsam anlarim belki ama ne gerek. Merak ediyorsaniz okulunu okuyun derler. Hani bunun okulunu okumakla olacak sey degil (zaten bunun okulunu okuyanlar da hep bir hayali bir dunya pesindedir). Bu gundelik yasamda, yuzyuze ya da farkli medyalarla gelen birbirinden bagimsiz bircok bilgi. Ne bilim, mesela internet ozellikle sosyal medya; bunlar basli basina bir bombardiman zaten. Yok kotu birsey de degil hani bir yanimiz sever baskalarinin ne dedigini duymayi. Ya da kendi sesini duyurmayi. Dedikoduyu hepimiz severiz. E yani kimimiz optimisttir takip ettikce daha cok kaynasilir hisseder, kimimiz oyle insanlari gormeyi sever, kimisi kendini ifade etmek ister kimisi de ifade edemeyisini izleyerek zevk alir kendi ataletinden. Ne bilim kimin ne oldugu belli degil ama boyle ikili simbiotik iliskileri vardir internetin.

Simdi hepsini birakalim. Anlamak konusunda olusan su duruma bakalim. Uzaklara degil, su bir onceki paragrafa bakalim. Bir konu uzerinde bir gorus ifade etmek icin bir belirtme olarak baslamis. Gerilim su iki konu uzerine: 1) medyanin toplumun buyuk bir kesimi uzerine bombardimani; ama bu bombardimanin tek kaynak olmaktan uzak yari otonom ve tutarli demokratik yapisi. 2) Bu kadar objektif bir fenomenin dogru anlatilmasi icin kullanmasi gereken subjektif seviye; ama objektifi kabullenmek zorunda oldugunu ifade etmezse kendi kendini yok edecek bir seviye.

Durun bir nefes alalim. Cok kafa utulememek gerek. Kisaca, bilgi sahibi olma sureci cok cok ama cok sasirtici. O yuzden hangisi daha iyi bilemiyorum. Bir roman okumak mi, yoksa sosyal medyada yazilmayacak bir romanin karakterini yasamak mi. Bu noktada asil anlatmak istedigim konuya gelebilirim.

Ben yazmayi sevmiyorum. Neden yazmali bilmek istiyorum. Kabul etmeye hazirim sadece sebebini duymam gerekiyor. Yok roman karsiti degilim. Bir yandan herkes roman yazsin isterim. Hani yazamamak dusuncesi bile degil yani yazmak o kadar kolay olsun. Ulan en kotu sartta hani sen yazamiyorsan bile baskasi senin icin yazsin.  Kim kimi okusun umrumda  da degil ha.( su an farzetki tek elimi kaldirmisim ama boynum egilmis azten agzim gulumsememsi bi buzusmus gozlerim munzur munzur yere bakiyor)Yani bu gezegende yasayan herkesin yazili en az bir romani olmasi fikri hic yanlis gelmiyor bana. Maalesef mumkun degil. Hayir, gercekci olarak mumkun degil demiyorum. Daha temel bir yanlis var bu dusuncede. Herkesin kendi romaninin oldugu bir yerde romanlara kaynak olusturacak deneyimlenmis malzeme cok azdir gibi geliyor. hani yasanilanlarin yasandigi anlar azalir gibi geliyor. O noktada herkes neden roman yazilmali ki zaten diyebilir bile. 

Simdi acik olalim. Deneyim ile anlatimi cok ayristiramayabiliyoruz. Deneyim derken cok basit birsey kastediyorum. Hani o bir zaman dilimidir. O sirada bilincinin ya da kendi ic anlatiminin minimum seviyede oldugu bir zaman dilimi. Hatta daha sonra dusundurtur uzerine. Nooldu lan dersin. Henuz sicakken dusunursun uzerine. Nasil birseydi o renk, nasil bir sekildi o kilim, nasil bir tat nasil bir eksi. Neydi o gecen. Neydi o gelen. Neydi o bakan. Neydi o kacan. Nasil mantikliydi bu, neden onemliydi. Iste birisi deneyimdir digeri onun anlatisi. Ister ustune katarsin kisisel anlatim yaparsin, ister siktir eder yoluna devam edersin.

Hayati yasamanin zevkini hazir ve nazir hissettigin zamanlardir. Guc sendedir. 

Iste bizim jenerasyon secimini hic yapamadi. Deneyim mi caziptir anlati mi, bilemedi. Imkanlar artti ifade cogaldi anlatima firsat dogdu. Ama diger yandan temsili deneyim alanlari da artti. Birebir kendisi olmasa da.... O ifade alanlari olan sosyal medyanin diger kanadi zaten bu bahsettigim. Bir film olsun, muzik ya da bir dizi bile cok seyler sunabilir deneyime (pasif vs aktif deneyimi tartismayi sonraya ya da baskalarina birakalim).

Bu mantikla bakarsak konu roman ise, objektif bir fenomenle hasir nesir olan subjektif seviyenin yapisi cok onemlidir. E simdi demek ki en iyi roman en az deneyimlenmis bir yasam bile olabilir. Oyledir demem asla, hasa. Ama deneyimle anlatim arasindaki gerilimi kabul etmezsek de cok yalan olabiliriz. Bu noktada ustalara saygim sonsuz. Orijinalliklerinden hicbir suphem yok. Deneyimin en alasini da yazdiklarini bilirim. Ama farkli zamanlardi o zamanlar. Bizim kadar bilmek zorunda kalmamislardi. O zamanlar zaten bilenler bilmeyenlere guzel guzel anlatirdi. Bizim zamanimizda yok oyle bisi. Deneyimler -aci/tatli- cok guzel anlatilmis hepsi, basarili. Ama bizim dunyamiz, zamanimiz farkli. Sanki sanki, tarih denen boslukta bir yerde birseyler olmus ve bir noktadan sonra bilenler cogalmis. Dogru bilip bilmedikleri ya da ne bildikleri cok onemli olmasa da. Ama bir noktada kopus yasanmis. Hadi diyelim ki bunu Victor Hugo taa 19.yy'dan anlamis, kendisini ayrica selamlarim.

Farkli bir jenerasyon benimkisi. Deneyim ile anlatim arasindaki gerilim daha farkli. O yuzden insan bazen diyor ki, hic anlatim yapmayi bile dusunme. Sadece deneyimle. Kendine soz gecirebilirsen mutlu da olursun. O halde, roman yazmaktan kime ne. Okunma derdin zaten hic yokmus bile. Hatta hatta bazi farkli gucleri varmis. Mutluluk istenirse bir irade urunu olarak peydahlanirmis. Kendi istedigini yaptirmakta daha da etkiliymis. Cok perspektiflilikten kime ne, tek perspektif iyidir, iradesini kabul ettirir, gibiymis. Ne demis Giersen ne demis:

Kisacasi ne takarim kafama sapkadan baska diyen bir insanla sadece sapka takip hicbirsey demeyen bir insanin farki gibi.

Dostlar, Giersen bi boktan anlamaz. Hatirlatmak bana dustu, iradenizi kabul ettirmediginiz bir durumda ozgur oldugunuzu iddia edemezsiniz.  tamam romani konusalim ama o zaman ozgurce konusalim. Irade urunuyse anlarim ama iradesini koyamama uzerine bir mizmizlanmaysa kusura bakilmasin, elimizde yeterince mizmiz var zaten. Buyrun, ozgurce tartisalim. Bence tartisilmaz bile cunku deneyimdir aslolan ve roman yazmak dusuncesi bile gereksizdir. Ne demis Giersen, farketmeden:

Iste bu bilinmezlikten nihilistce kendine donmek mi iyi, yoksa varolan vahsi duzende kazanana oynamak mi iyi, diye sorarak gecen yillarla bir nesil boylece hem istemedigini yapip hem de yaptigini sorguluyor. Daha da kendisine ne kadar sikinti yaratabilir ki. Istememe ve sorgulama birlikte. Isin sirri Olin’de, iki kere rafine.

Simdi bu durumu konusmakla baslayabiliriz. Fikirlerinizi duymak benim icin onemli. Ha, olur da kimse yazmaya ugrasamazsa ben yine kendi irademi buraya kabul ettirebilirim. Ve ozgur oldugumu iddia edebilirim. Eger siz ozgur oldugunuzu iddia ediyorsaniz buyurun iradenizi kabul ettirin.

Sevgiler,
Gonzalez'in dostu Denis. 


Blog Sahibi Notu: Yazi tamamen icine kapanik bir yapidadir. Bu davet fikri tamamen onlardan birinin dusuncesidir. Kimsenin yorumda bulunma gerekliligi yoktur. 

6 yorum:

. dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
gülşah dedi ki...

“Düşünce ile
Gerçek
Hareketle
Eylem arasında
Kalıyor Gölge
Çünkü Krallık Senin
Kavramla
Yaratış
Duyguyla
Yanıt arasında
Kalıyor gölge
Yaşam çok uzun”

T.S. Eliot


Deneyimin temsiliyeti herhalde onun bir gölgesi... Yazma deneyiminin kendisi, ilksel deneyimin heyecanını alıyor ve herşey olup bitince, yazı o ilksel deneyimin heyecanını yazma deneyiminin heyecanıyla ortaya koymak istiyor.

jack'in yolda kitabı, bir yazamama buhranının ardından 36 m.lik bir ruloya durmaksızın yazarak ortaya çıkmış...


Çünkü aslında " dünyaya açılma temsil edilemezdir " diyor deneyimin insanda belirişinin felsefesini yapan m-ponty.


öte yandan bedensel deneyim azaldı herkes hızlı bir temsiliyetin peşinde.. kendi bedenin temsiliyeti bu kadar görünürken, neden gerçekten deneyimleyesin.

bedene ait her şey ritüeller mitler dans tiyatro canlı olan her şey bir tık'lamadan daha da uzağımızda; gerçekten hareket etmiyoruz.

oysa ben serüveni taşıyan, delip geçen ürünler görmek istiyorum.

deneyimden temsiliyete yolculukta; herkese bol hareketler dilerim; yazı için de teşekkür ederim.

sevgiler
gülüş

Adsız dedi ki...

[url=http://www.mulberryinoutlet.co.uk]Mulberry uk[/url] Conduct an Internet search for bathroom sinks, and thousands of online retailers will come up, including well-known sites such as Amazon and eBay.. [url=http://dkgoose.com]canada goose[/url] Gpbrzbzdi [url=http://www.louboutinoutletuks.co.uk]christian louboutin outlet online[/url]
moylxp 684781 [url=http://www.chilliwackbombersoutlet.com]canada goose kids jackets[/url] 943509 [url=http://www.beatsbydreaonsales.com]cheap beats by dre[/url]

Adsız dedi ki...

yazmak, deneyimleri paylaşmak. okumak, yeni deneyimin farkına varmak.roman yazma düşüncesi gereksiz değildir yazar için aslında yeni bir deneyimdir.

özlem dedi ki...

yazmak, deneyimleri paylaşmak. okumak, yeni deneyimin farkına varmak.roman yazma düşüncesi gereksiz değildir yazar için aslında yeni bir deneyimdir.

Adsız dedi ki...

geotorelxzp credit card debt consolidation
debt consolidation loan