11.4.08

Ben rüyayım

Gördüğünüz gibi otobüsün içinde bir yer edinmeye çalışmadım kendime. Dışarıdan bakıyorum diyelim. Ne de olsa "onlardan" biri sayılmam. Birkaçının tanıdığıyım. Ara sıra binerim otobüse, çoğu zaman kendi isteğimle olmasa da bu - öyle ya, bir hava akımıdır çoğunlukla beni içeri sürükleyen, şikayetçi değilim bu durumdan, çünkü "onlar" arasında gereksiz polemiklere yol açmamak için dile getirmekten çoğu zaman istiğna etsem de, onların çoğu aslında, nasıl söylesem, af edersiniz "benim". Her neyse; bu kendini gerçek zanneden varlık görgüsüzlerine asıllarını hatırlatmak değil şu anlık varoluşu meşgul etmemin sebebi. Benim bir derdim var: uyurgezerim. Kendimi olur olmaz yerlerde bir tanrı biçiminde bulduğum oluyor, dünyalar kurguluyor, evrende uyukluyorum. Veya ortasında bir düşünce zincirinin - zaman zaman ola ki bölmeye kıyılamayacak denli büyük ve güzel bir zincirin ortasında, kendimi hatırlatıveriyorum, 4 yaşındaki bir çocukluk anısıymış kendim. Uykumu bölen bu sayısız çağrının hepsine yanıt vermek, çantamı toparlayıp her birini yerinde (?) ve zamanında (?) ziyaret etmek zorundayım; bu bizim gibiler için, nasıl dersiniz, bir meslek etiği. Bu yüzden gezer ve uyurum yani uyurgezerim, çünkü üzerinize afiyet uykuya biraz düşkünlüğüm var.
Evet niye burdayım, onu anlatıyordum. az önce bir cümle haline girmiş idim, bir Marcel cümle, ve o cümle haline girmiş kendimi burada buldum, benden habersiz kalkan bir otobüsün koltuklarının birinde. Gelip kendimi kontrol edeyim dedim. Alıp götüremem artık, o biraz da buranın olmuş çünkü. Bu yüzden diyorum ya, onların hepsi biraz bendir aslında. Cümlemiz şudur efendim: "Alakamızı uyandıran bir kimseyi, bizce meçhul ve meçhullüğü derecesinde cazibeli bir hayatın unsurlarına karışmış sanmak ve o hayata ancak onun sevgisiyle girebileceğimizi düşünmek bir aşk başlangıcından başka neyi ifade eder?"
Kim o? Deme Cancağızım, benim ben.
Öyle bir ben ki gelen kapına,
Başdan-başa sen.